(Yazıda geçen Gavs hazretleri, şu an Adıyaman Kahta Menzil köyünde ikamet eden Gavs’ı Sani Seyyid Abdulbaki hazretlerinin mübarek babalarıdır.)

Hacı İdris aslen Siirtli olup, Gavs Seyyid Abdulhakim El Hüseyni hazretlerinin yakınında hizmetinde bulunmuş güzel bir sofiydi.

Ticari olarak çok kötü iflas etmiştim maddi manevi olarak sarsılmış evimin geçimi için bir arkadaşımın teklifi ile işyerinde fason takibi yapıyordum (Tekstil sektöründe dış atölyelerdeki dikimleri ve malın takibi yapılır merkez ile dış firmaların koordinasyonu sağlanır)

Maddi manevi çok yoğun ve yorucu günlerden geçiyordum

Bulunduğumuz iş yerine zaman zaman sofi Hacı RECEP abimiz gelirdi (İstanbul’un ilk vekillerinden Gavs-ı Kasrevi zamanından herkesin sevdiği saydığı büyüğümüzdü)

Bir akşam iş dönüşü dış işlerimizi bitirip yorgun argın merkeze geldiğimde baktım Hacı Recep abi gelmiş yanında da bir misafir var cüsseli heybetli yöresel kıyafetli sert çehreli birisi… Hacı Recep abi tanıştırdı bizi

 Sofiler bu Siirtli Hacı İDRİS’tir. Benim arkadaşım hemşerim ve sofi dostumdur Gavs-ı kasrevinin sofilerindendir dedi. Bir müddet sonra bizim şirket işlerimiz bittikten sonra namaz sonrası sohbet açıldı ve Hacı İdris abi başladı sohbete ama ne sohbet saadatlardan anlatıyor gavs(Abdulhakim el hüseyni)den anlatıyor birebir yaşadıkları beraberce başka beldelere irşada gitmeleri derken her kıssa da bizi duygu rüzgarları ile başka alemlere başka manevi iklimlere savuruyor bazen gülerken gülmeleri aşıp ağlıyoruz bazen hüzünden ağlıyor iki büklüm oluyoruz. Öyleki zamanı, Saati bir arkadaşımız söylemese gecenin vaktini anlamayacağız bile.

Hepimiz çok yoğun çalıştığımız ve yorulduğumuz halde hacı İdris’in sohbeti ile yaşadığımız bu manevi, ruhi coşku ve heyecan bizde zaman ve vakit mefhumunu geceye gömdü.

Ooo çok geç olmuş farkına varamadık yarın tekrar iş var diyerek kalktı arkadaşlarımız (vakti fark ettik ve gece geri geldi) hacı abiyi işyerinde bırakarak evlerimize dağıldık. Ertesi gün sabah işyerine geldiğimde Hacı abiyi kahvaltı yaparken görünce sevindim biraz daha beraber olduk sonra görev icabı tekrar piyasaya çıktım.

Bir yandan da devamlı düşünüyorum acaba akşam hacı abi gelecek mi diye işimi olağanca hızla bitirip merkeze döndüm.

Ooo çok sevindim hacı Recep abi ve hacı İdris ofisin birinde oturmuş bir arkadaşla sohbet ediyor bende hemen şevk ile işlerimi bitirdim Rutinimiz üzere bir şeyler yedik namaz sonrasında doğal olarak sohbet halkası başladı

(Tabi sonraları bir çok arkadaş fark ettik ki hacı İdris’in hayatı, nefesi, ruhu sofiler ve sohbettir… Daha sonra birlikte geçirdiğimiz zamanlarda benimde bunu yakından müşahade etme fırsatım oldu. Şayet sofiler ve sohbet yoksa Hacı abi de ölmüş bir cesetten daha ağır oluyordu. Sofiler gelip sohbet başladı mı onda yaşam belirtileri başlıyor heyecanı oluyor çok az bir müddetten sonra ise manevi bir Şelaleye, vahaya dönüşüyor.

Öyle ki bazı ruhlara can oluyor, bazı canlara ruh oluyordu. Bazı çölleşmiş ruhlara su kaynağı bazen de su kaynağı olmuş akacak yeri olmayan ruhlara çöl oluyordu. Dünya hengamesinde yorulmuş akıl ve bedenlere dinlendirici bir nağme, hakikat denizinde yolunu kaybetmiş ruhlara bir deniz feneri oluyordu. Yorgun romantik ruhlara akşam melankolisi, sarhoş serseri ruhlara mey ve saki oluyordu.

Dünya aklı ve dünya insanının tersine…. İlahi ve ihsani bir ruh hali ile.

Önüne ve ömrüne gelen karışık ve karmaşık ruhlar onu heyecanlandırıyor, cezbe getiriyor ve O aşk ile yaptığı sohbet ve muhabbetlerde bu karışık ve karmaşık ruhlar derin ve esrarlı bir uykudan uyanırcasına kendine geliyor diriliyor ve her bir can (RUH)  ilacını, gıdasını, yaşama sevincini kazanıyor, alıyor, oluyordu.

Her bir ruh yada can (artık ne derseniz) Şüphesiz O’nu iliklerine kadar hissediyordu.

Biz onu dinleyenler dün akşamki gibi yine saba rüzgarlarının götürdüğü yerlerde hüzünlendik akşam lodosu ile yelkenlerimiz şişti manevi denizlerden deniz beğendik dün akşamki gibi yine bir arkadaşımız ayaklandı. Ooo saat çok geçmiş yarın iş var diyerek akıl ile evlere dağıldık lakin gönlümüz hacı abide hacı abi ile kaldı

Üçüncü gün ben akşam heyecanı ile günü bitirip merkeze gelince hacı abi yoktu büyük bir hayal kırıklığı ile sordum fatihe gitmiş gelecek dediler pek sevindim hemen işlerimi bitirip beklemeye başladım şükür çok geçmeden geldi rutinimiz cereyan etti ve biz tekrar sohbet halkasında felekten bir gece daha çaldık… Evlere gitmek üzere ayrıldık ben öteki arkadaşların gitmesini bekleyip geri işyerine döndüm çünkü hacı abi işyerinin mescidinde yatıyordu benim zoruma gitmeye başlamıştı bu durum.

(Çünkü her akşam bize bu manevi hazları yaşatan yaşlı ve gurbette olan bu adamı işyeri mescidinde yatırıyorduk sonrada biz aldığımız o manevi hazlarla gidip evimizde yatıyorduk yani o bizimle her şeyini paylaşırken biz bu mert insana ve sofiye, bu adama evimizde bir yatak yada oda veremiyorduk haa??? Hâlbuki hepimizin hem fazla yatakları hem de odalarımız vardı)

Fakat maddi durumum iyi değil evimde küçüktü diğer arkadaşların davet etmesini bekledim ama onlar bir şey demeyince hanım ile konuşup onun da rızasını alarak hacı abiyi evime davet etmek istedim.

Bu niyet ile işyerine girdiğimde büyük bir muhabbet ve şefkat ile hayırdır Engin bir şey mi? unuttun dedi.

Evet, burada bir hacı abim var onu unuttum onu almaya geldim deyince gel beraber bakalım o neredeymiş bulalım dedi gülerek niyetimi anlatınca sen zahmet etme rahatsız olmayın ben burada çok rahatım bak her şeyim var sofiler bana yer verdiler deyince;

Hacı abi burası işyeri ve sen mescitte yerde yatıyorsun bizde her akşam senin olan her şeyi sana ait olan kıymetleri yani bir ömrü paylaşıyoruz sonra sen işyerinde yerde biz evde yatakta yatıyoruz bu bizim ayıbımız kusura kalma şehir kültürsüzlüğünde kaybolmuşuz bizi mazur gör ama bu akşam seni almadan gitmeyeceğim dedimse de

“yok evlat çoluk çocuk rahatsız olmayın burası bana çok rahattır bak her şeyim var” deyince tamam o zaman bende seninle kalayım dedim olur mu evlat sen neden burada kalacaksın deyince.

Hanım bana orada madem öyle Saadatların bir sofisi var.

O amcayı almadan gelme şayet senin ile gelmez ise sende gelme orada onunla kal dedi dolayısı ile bu gece beraberiz dedim derin derin baktı içimi okurcasına sonra peki dedi.

Beraberce eve geldik sen bizim büyüğümüz burası evin bunlarda senin torunlarındır dedim hepsine nezaket letafet ve şefkat ile baktı dua etti bizde ailece çok sevindik. 

O gece rahat etsin diye kendi yatağımızı ona yer yatağı yaptık kusura kalma imkanım çok değildir bizi helal et deyince gülerek yahu koca yatak ve oda sahibi oldum daha ne olsun diyerek gönlümüzü aldı ( Elhamdülillah İstanbul’a gelişlerinde uzun seneler misafir oldu bereketimiz oldu gerçekten bizim büyüğümüz oldu )

Sonraki günlerimizde aynı coşku ve güzellikte geçti ayrıca benim için ise çok daha güzel oldu çünkü akşamları ve sabahları baş başa kalma zamanlarımız ve özel sohbetlerimiz oldu gün içerisinde de nereye giderse ben götürdüm ve akşamında yine ben aldım akşam yemekleri evimizde hacı abi ve sofiler ile beraberce yedik sofiler sohbete gelip hanemizi şenlendirdiler, bereketlendirdiler

Böylelikle dolu dolu sohbet muhabbet, ile geçen günlerimiz bitti ve hacı abi memleketi Siirt’e geri döndü giderken bana da sıkı sıkı tembih etti şayet bizim oralara yolun düşerse mutlaka beni haberdar et hatta sen menzile gel ben gelir seni oradan alırım yeter ki gel dedi….olur inşaAllah dedim.

Bende Saadatları dolu dolu yaşamış onlara çokça yakın hizmet etmiş gurbette garip yaşlı bir sofiye hizmet ettim düşünce huzuru ile onu yolcu ettim (ettik sofilerle)

Aradan uzun zaman geçmiş ben bir holdingin şubeler koordinatörü olarak görev yapmaktaydım işim gereği doğu illerine de gitmem gerekiyordu. İlk doğu görevimde hacı abiyi de düşünerek (son iş ziyaretimi Diyarbakır olarak planladım oradan Siirt geçerim diye) işimi bitirdim.

Hacı abiye telefon ettim durumumu izah ettim müsait isen seni de ziyaret etmek isterim deyince hemen oğlum hemen gel dedi hatta yoldan endişe edersen gelip seni alayım dedi yok hacı abi sen kıpırdama ben Anadolu’da epey gezdim gelirim dememe rağmen devamlı telefon ile arayarak Siirt sınırlarına kadar benim gelişimi takip etti neredesin nasılsın diye sonunda baktım ki bir araç ile Siirt’in dışına kadar çıkmış yol kenarında bekliyor.

(Tabii olarak çok şaşırdım ve hayret ettim onun bu gayret ve muhabbetine)

Hasret ve muhabbet ile beni sardı bağrına bastı Hoş geldin dedi diğer arkadaşlar ile tanıştıktan sonra evine geçtik.

Sofralar hazırlatmış yapılan ikramlardan ve ilgiden ev halkının bana davranışlarından şaşıracak kadar etkilenmiştim nihayetinde ben yoldan geçerken hacı abiyi ziyaret etmek isteyen sıradan bir yolcuydum.

Genel olarak baktığımda ilk izlenimlerim hacı abinin evi gayet büyük ev halkı ve diğer insanların ona davranışları itibarı ile çok saygın bir adam olduğu oldu yani (benim aklımdaki gurbetteki garip adam formatına pek uymadığı oldu)

Biz böyle sohbet ederken bir telefon geldi ve evladım sen orada dur biz geliyoruz dedi bana da dönerek “Engin Konya’dan bir öğretmen gelmiş buraya tayini çıkmış oranın vekili (selam ve hürmetlerimi ilet mutlaka Hacı İdris’i bul ve ona görün senden haberi olsun demiş) onu bana yönlendirmişler. Gariptir gidelim yardıma ihtiyacı varsa bakalım olur mu” dedi ben de ben misafirim sen ne dersen ben hazırım hacı abi dedim kalktık Konya’dan gelen arkadaşı aldık geldik yeme içme hal hatırdan sonra onu beraberce dinledik ve öğretmen evinde kalacağını öğrenen hacı abi olmaz sen artık bizim misafirimizsin orayı iptal et (gelen arkadaş hacı abi rahattır iyidir sizi rahatsız etmeyeyim dese de Hacı İdris olmaz olmaz dedi geçti )

Aynı akşam eve birçok insan geldi baktım ağırlıklı olarak o ile dışarıdan gelmiş amir memur birçok meslek gurubundan insan toplandılar sofralar kuruldu çaylar içildi sohbetler edildi. (benim İstanbul’da yaşadığım o dostlar arasındaki muhabbeti sohbet aynen tekrar etti. Yanımda oturan bir arkadaşa Sorduğumda ise evet hacı abinin evi her akşam aşağı yukarı böyledir.

Kapısı, sofrası, gönlü herkese açık sözü ve sohbeti Allah için sebildir

Gördüklerim karşısında benim aklımdaki garip hacı amcam imajı paramparça olmuştu ve o zaman bende şu düşünce oluştu bu hacı abi sanırım dünya garibi ve bildiğimiz insan garibi değil bilakis

Dünya üstü Allah’ın garibidir ve Sahibi Allah’tır

Yani bizim dünyanın garibi değil diye geçmişti aklımdan bu düşüncem ölümüne kadar da değişmedi bilakis her geçen sene ve her olayda daha da büyüdü ve pekişti

O gece akıl ve gönül dünyamda büyük kırılmalar yaşadım. Yaşamın hayret otobanında merak ve hayret ile son sürat seyahat ettim.

Sabahında kahvaltı sonrası haydi çarşıya gidelim eve alışveriş yapalım dedi. Çarşıya varınca esnafların ona davranışlarına izzet ikram ve hürmetlerine onun esnaftaki ve insanlardaki itibarına yakinen şahit olmuş ve hayretim bir kat daha artmıştı.

Düşüncem hacı İdris (hacı abi öyle bir hayat yaşamış ki dost düşman onun bu mertliği ve yiğitliği yardımseverliği karşısında sadece ve sadece saygı ile takdir haklarını kullanabilmişlerdi)bu ancak ilahi takdirin ve takdimin karşısında insanın teslimiyetinden başka yapabileceği bir şey kalmamasıdır başka bir izahı yoktur.

Ziyaretimi bitirip ayrılmak istesem de olmaz misafirlik 3 gündür ondan önce olmaz dedi hacı İdris. Diğer gecelerde de sohbet ve muhabbet sofraları (meclisleri) kuruldu O ziyaretimden sonra hacı abi ile onun son nefesine kadar dostluğumuz artarak devam etti inşallah benim son nefesime kadar da devam edecek…

Rabbim bizi ebedi alemde de onun ile ve sevdiklerinin sancağı altında muhabbet meclislerinde cemalini müşahade edenlerden etsin. AMİNN

Tasavvuf yolculuğunda Gavs Abdulhakim el hüseyni (K.S) ile başlayan Sultan Muhammed Raşid (K.S) ile devam eden ve Gavs-ı Sani Abdulbaki(K.S) ile taçlanan Hacı İDRİS hayatı nihayet bulduğunda bu büyük zatlardan gördüğü görgü aldığı terbiye ve ahlak ile ümmeti Muhammed’e özellikle saadatın sofilerine ve bir çok insana.

Hacı İdris kardeş, abi, baba, amca, dayı, arkadaş, dost ve rehber olmuştur.

Benim ise kelimelerle ifade edemeyeceğim yaşarken her zaman yanımda varlığını hissettiğim aklına, tecrübesine, gönlüne ve maneviyatına güvendiğim zahiri ve batıni çok şey (usul) öğrendiğim yoldaşlığından emin olduğum rehberliğinde aydınlığım oldu. Vefatına üzülmedim, üzülemedim çünkü (sevdiklerine kavuştu onları hep anar ve kavuşmak dilerdi)lakin kendi adıma yürek acımı tarif edemiyorum ve bu acı zaman geçtikçe ağırlaşıyor ve daha çok canım acıyor.

Canım öyle acıyor ki bu acı ona kavuşma özlemine dönüyor  bu şekliyle bana ve bu dünyadaki yaşam acıma da rehberlik ediyor… Bu durumu beraberliğimizde yaşarken onda görmüştüm…bu manada bendeki Hacı İdris’i anlatmam mümkün değildir…

bana ne lazımsa o olmuştur. Ondan olmuştur…

Onu yaşarken de hep aradım… gittikten (öldükten) sonrada

Tekrar onunla olmak ve ona kavuşmak ise HAYALİM

Engin’den