(Yazıda geçen Gavs hazretleri, şu an Adıyaman Kâhta Menzil köyünde ikamet buyuran Gavs’ı Sani Seyyid Abdulbaki hazretlerinin mübarek babalarıdır.)

Hacı İdris aslen Siirtli olup, Gavs Seyyid Abdulhakim El Hüseyni hazretlerinin yakınında hizmetinde bulunmuş güzel bir sofiydi.

Karlı bir günün sabahı Kasrik’e gittim, köye vardım. Elime birkaç ilaç kutusu verdiler. Dediler Hacı İdris, Gavs Hz.lerinin tansiyon hapları bitti. Git Siirt’ten al gel. Mübareği ziyaret etmeden tekrar geri döndüm. Siirt’te tanıdık bir eczaneye gittim, ilaçları aldım tekrar Kasrik’e doğru yola koyuldum. Fakat bu arada mevsim kış ve aralıklarla kar yağıyordu.Vakit geçtikçe kar şiddetini iyice arttırdı Ziyaret’ten Baykan’a kadar kendimi zor attım. (Veysel Karani Hz’in türbesinin bulunduğu yere Ziyaret deniliyor).Bu arada Baykan’dan öteye Bitlis’e kardan tipiden gitmemin imkânı yoktu .Yola devam etmek mümkün değildi.

Baykan da tanıdığım fırıncı bir arkadaşım vardı(Ammo Kıtta adında).benden yaşça büyüktü Onun yanına gittim. Hayırdır İdris, bu karda kışta ne işin var? Ben ona durumu izah ettim. İdris bu hava da gidemezsin.Bu akşam kal misafirim ol ,akşam fırını kapatır  bize gideriz. Sabaha Allah kerim dedi.

Ben tamam deyip akşam namazını kılmak için camiye gittim. Namazdan sonra rabıtaya kaldım, imam beni beklemiş. Ben rabıtadan çıktığımda imam dedi ki:- Hacı sen yabancı mısın? Evet dedim. İstersen bu akşam burada kal dedi. Soba var,şurada odun var. Bir kaç battaniye ve eski halılar var.Onları üstüne atar yatarsın. Yatsı namazından sonra sen cemaatten geride kal ben sana anahtarı veririm, burada yatarsın. Sabah cemaat gelmeden sen bir yerde saklan, cemaat geldikten sonra sende aralarına karışırsın,kimse farkına varmaz inşallah.

Ben tamam diyerek fırıncının yanına gittim. Fırıncıya bana iki çay bardağıyla çaydanlık ve çay ver. Ben kendime kalacak bir yer buldum. Orada kalacağım sende ısrar etme ben böyle daha rahat ederim dedim. Sağ olsun peki deyip ısrar etmedi.Bende yatsı namazı için camiye gittim. Namazdan sonra imamın dediği gibi cemaatten geride kaldım. İmam bana kocaman bir anahtar verdi.Dedi kapıyı arkadan kilitle, aman kimse görmesin, benim başımı ağrıtma. İmam gittikten sonra kapıyı kapattım ve anahtarı iki kez çevirdim. (eski çift kapıların arkasına kalas koyarlardı) Kapının arkasına kalası da taktım. Sobaya iki odun attım. Çayımı demledim. Baktım iki tane çay bardağı var .Kendi kendime dedim ki’’ Yahu ben bir kişiyim, fırıncıdan niye iki bardak aldım ? Neyse vardır bunda bir hayır diyerek çayımı içtim. Baktım vakit erken, kalkıp biraz kaza namazı kılayım dedim.

Namaz kılarken birden kapı açıldı. İçeriye biri girdi ve tam arkamda durdu. Hiçbir şey söylemiyor,hiçbir şey yapmıyor,öylece arkamda duruyordu. İçimi bir korku kapladı. Namazıma devam ederken aynı zamanda kendi kendime: Bu kimdir ki kilidi iki sefer çevirdi, arkadan kalası aldı, kapıyı açtı şimdide arkamda duruyor. Korkumdan namazı uzattım ama arkamdaki de hiç ses çıkarmıyor öylece duruyordu.

Namazdan çıkış selamını öyle verdim ki başım arkaya kadar döndü ve gördüm genç birisiydi (yani insan ohhh) diyerek öbür tarafa da selam verip namazdan çıktım ve o genç adamı kolundan tuttuğum gibi hiçbir şey söylemesine müsaade etmeden kapının dışına çıkarttım ve kapıyı eskisi gibi iki kere kilitleyip çift kapıyı tutan kalası da arkasına koydum derin bir nefes alarak kendimi topladım ve

(Hacı İdris’i tanıyanlar çok cesur gözü kara yiğit bir insan olduğunu söylerlerdi…öyleydi)

Genç adama dedim ki:- Sen kimsin? İçeriye nasıl girdin?Bu kapıyı nasıl açtın?Adam da bana:-Hacı idris amca kapıyı aç, beni bu havada dışarıda nasıl bırakırsın? Ben kapı falan açmadım. Elimle itekledim kapı açıldı.tamam oğlum sorularıma cevap ver seni içeriye alacağım

Sen beni nerden tanıyorsun? Demin kapıyı nasıl açtıysan, şimdide aç içeri gir dedim. Adam:-Hacı ağabey, ben bir şey yapmadım, vallahi elimle itekledim sadece, kapı açıldı. Dışarısı çok soğuk, üşüyorum lütfen aç . Aç sana söyleyeceklerim var deyince ..hah bak bende onu merak ediyorum evlat dedim.(Bu normal değil işin içinde başka bir iş var onu anladım) ve kapıyı açtım. İçeriye aldım kapıyı tekrar kilitledim, kalası yerine taktım

Ayağında pantolonu, üstünde incecik beyaz gömleği, kafası traşlı genç birisi duruyor karşımda. Dedim:- Oğlum bu ne hal? Bu havada bu halde sen ne arıyorsun? Derdin ne?

Onu ısıttım açlığını giderdim çay koydum anlat bakalım oğlum bu nedir ??? (ikinci bardağın sahibi de gelmişti :-))

Hacı amca ben Asım başçavuş’un askeriyim. Bize hep Gavs Hz‘lerini anlatırdı. Onun muhabbeti beni öyle sardı ki Bende kendi kendime söz verdim askerliğim biter bitmez ilk işim Gavs’ı görmeye ziyaretine gideceğim.

Ziyaret kadar geldim (Veysel karani Hz. kabrinin olduğu yer) fakat hava muhalefeti çok oldu insanlar yola çıkmamı istemedi bende rabıtaya oturdum ve istimdat istedim sonra içim geçmiş uyku uyanıklık arasında bir ses bana Oğlum Baykan’a git, oradaki camide Hacı İdris var o sana yardımcı olur. Bende kalktım buraya kadar geldim.

Kapıyı elimle itekledim, içeriye girdim, ben kilit falan açmadım. sobaya odun attım, Çaylarımızı içtik tamam oğlum şimdi konu anlaşıldı yalnız yol çok ağır oldu sabaha kapanır açılınca gideriz dediysem de olmaz hacı abi ben daha geri dönmem beni buraya kadar getiren seni bulduran bizi kavuşturabilir diye ısrarını ve kararlılığını görünce hayr olsun sabah olsun bakalım dedim ve cami, imamıyla yaptığımız pazarlığı ona da anlattım şimdi yatalım, sabah cemaat gelmeden kalkalım tamam dedi.

Camide sobanın yanında yattık.İmam daha gelmeden kalkıp abdestimizi aldık. Kapının arkasından kalası aldım ve bir köşeye saklandık.Önce müezzin ardından cemaatle beraber imamda geldi.Kimseye görünmeden cemaatin arasına karıştık ve sabah namazını kıldık.

Namazdan sonra Hacı amca hadi Gavs’a gidelim dedi.Bende Hele dur oğlum,önce senin üstüne giyecek bir şey bulalım deyip doğruca fırıncıya gittik.Fırıncıya, bu gencin giymesi için bana bir ceket bul Kasrik’e gideceğiz dedim.sağ olsun getirdi ama yine de kıyafetleri yeterli değil.Bu havada yola çıkmayın hele sabredin kar yağışı biraz dursun bak araçlar da işlemez dediyseler de yok biz hazırlığımızı yapıp gideceğiz dedim

Fırından yeni çıkmış bana dört tane açık ekmek ver dedim. (açık ekmek lavaştan biraz kalın) Ekmeklerin birini göğsüme birini sırtıma bağladım. Aynısını ona da yaptım ve yola çıktık.

Fakat kardan tipiden gözümüzü açamıyoruz.Ne kadar gittik bilmiyorum.Bu arada yolumuzu kaybettik diye de korkuyorum.Şikarım köprüsünün oralarda olmamız lazımdı Baktım bu genç:- Hacı amca çok yoruldum, uykum geliyor biraz şurada dinlenelim dedi. Eyvah! Baktım çocuk donuyor. Sakın! Oğlum durursak donar ölürüz.

Aklıma oralarda bulunan eski değirmen geldi lakin göz gözü görmüyor öyle bir hava var ki etraftaki hiçbir şeyi seçemiyoruz oğlum Etrafa iyi bak. Buralarda bir değirmen vardı ama nerde? Bir yandan bakmaya etrafta bir şey görmeye çalışıyoruz bir yan dan da ben içimden (Bu çocuğu bana gönderdiniz muradınız nedir bilmiyorum… Kurban yetiş dardayız yolda kaldık bizi buralarda koymayın el aman el aman Yaa Gavsı zaman diye feryat ile istimdat istiyorum)

Bu feryatlar ile istimdat (yardım) isterken birden altımızdaki kar kütlesi yıkıldı bir çukura düştük. Baktım ki subhanallah tam değirmenin kapısının önündeyiz. Kapıyı tekmeyle vura vura açtım. İçerde çalı çırpı, odun ,soba boş çuvallar velhasıl yaşam için ne lazımsa topladım

Sobayı yaktım. Yaktım çocuk yavaş yavaş ısınmamız gerektiğini bilmiyor direk ateşin başına gitmek istiyor onu zor durdurdum tuttum.gerçekten çok üşümüş donmak üzereydik yavaş yavaş ısındık kendimize geldik. Namazlarımız kılıp boş çuvallardan kendimize yatak ve yorgan yaptık şimdi yatıp dinlenelim demeye kalmadan sıcağıda gören vücudumuz artık daha fazla direnmeden uyuduk

İçeride ne kadar kaldık ne kadar uyuduk bilmiyorum (tahminim 2 gün)  ekmekleri parçalara ayırdım acıktıkça o parçalardan yedik birlikte kar sularını erittik içtik öyle kar yağmıştı ki kapımızı tamamen kapatmıştı kapı önümüzü açık tutmak için çok uğraştık

Karın durmasını beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yoktu.bir sabah genç dedi ki:- Hacı İdris amca, dışarıdan uzaktan motor sesi geliyor.bekledik ses yakınlaştığında dışarı çıktık baktık ki  köy hizmetlerinin greyderi yolu açıyor. Seslendim el ettim greyder operatörü beni gördü tanıdı. (Hacı İdris Siirt köy hizmetlerinden emekli olmuştu.)

Hayret ile Hacı İdris ne işin var bu Allahın dağında.yanındaki bu genç kimdir ?kısaca hikayemizi anlattım oda şaştı ben de 🙂

anladım ki ilaçlar bahane saadatlar beni daha köye girmeden geri çevirdiler ki yolda bu gence yardım edeyim Gavsı görmek arzusu ile yola çıkmış bu insanı selamet ile kendilerine ulaştırayım…Allah için yola çıkan yolda kalmaz dedikleri bu olsa gerek dedim

Oradan Siirt’te geri döndük.Genç sofiyi  bir hafta misafir ettim. Ondan sonra Kasrik’e Gavsımızı ziyarete gittik, O gence ikram ve iltifat ettiler…..Evet ilaçları da götürdük.

Engin’den

16 Yorum

Yorum Yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.