(Yazıda geçen Gavs hazretleri, şu an Adıyaman Kahta Menzil köyünde ikamet buyuran Gavs’ı Sani Seyyid Abdulbaki hazretlerinin mübarek babalarıdır.

SESLİ DİNLE

Hacı İdris aslen Siirtli olup, Gavs Seyyid Abdulhakim El Hüseyni hazretlerinin yakınında hizmetinde bulunmuş güzel bir sofiydi.

Gavs bir gün arkadaşlarımızdan sofi Haydar’ı çağırdı ve onu bir takım motor parçaları almak üzere İstanbul’a gönderdi. Bizler çok şaşırdık çünkü bunu yapacak birçok arkadaşımız varken Gavs’ın onu seçmesindeki muradı ne ola diye çok merak ettik zira. Sofi haydar yaşadığı beldeden çıkmamış okur yazarlığı şüpheli masum mazlum kendi halinde yaşı bizden ileride ama Gavsa sadakat ve teslimiyeti çok güzel bir arkadaşımızdı.

Sofi haydar beli (tamam) dedi. Düştü yollara vardı İstanbullara lakin bu kadar insan araç ve şehrin gürültüsü Haydar’ın aklını başından almış çaresiz (İstanbul Karaköy bankalar caddesi o zaman ve şimdi de birçok tüccar burada ikamet etmektedir. bilen bilir). Biraz dinleneyim diye kaldırıma çökmüş içinden de “hey güzel Gavsım desem ki buraları bilmiyorsun vallahi biliyorsun desem ki beni bilmiyorsun vallahi biliyorsun. Muradına sözüne kurbanım korkum benden istediklerini yapamamak” derken sofi Haydar’ın içi geçmiş dalmış oturduğu yerde kala kalmış bir korna sesiyle korkuyla kendine gelmiş genç bir delikanlı lüks bir taksi ile “amca sen burada ne yapıyorsun ezecekler seni” deyip ihtiyacı olduğunu düşünerek sofi Haydar’a yemek, para teklif etmiş kabul etmeyince dikkatini çekmiş sonra bakmış kılık kıyafet “buradan değilsin sen nereden geldin? niye geldin? ne sıkıntın? var” diye sevkat ile yaklaşmış sofi Haydar’a oda cebindeki listeyi çıkartıp “bunları alacağım onun için beni Gavs gönderdi” demiş. Genç listeyi almış bakmış “amca bu senin yapacağın iş değil”

(“Bu senin Gavs şirketinde  senden başka adam yok mu? yaşlı başlı seni göndermişler buralara” deyince “şirket değil Gavs tır insandır” deyince bizim haydar…. Birlikte epey gülmüşler birbirlerine) İstersen sana yardım edeyim deyince genç sofi haydar çok sevinmiş Gavs’ın işini hakkıyla yapabilme imkanı doğduğu için beraberce listeyi toplamışlar amca sen bunları nasıl götüreceksin? Bilmiyorum evlat demiş sofi haydar bari yol göstereyim diye otogara getirmiş fakat içi elvermemiş haydi seni biraz götüreyim derken yola düşmüşler Gavs’ın yanına kadar gelmişler ….bende bu Gavs’ı bir göreyim bu nasıl bir insandır diye geçirmiş içinden genç. Bizler(sofiler) Haydar’ı lüks bir taksi ile geldiğini ve listeyi eksiksiz getirdiğini görünce daha da meraklandık haydar anlattı bizde gavs ile birlikte dinledik Gavs genci çağırdı bize çok hizmetin geçti.

Senin adın ne? Orhan efendim dedi İstanbul’lu genç.

Çok yoruldunuz bizim misafirimiz ol dinlenince yola çıkarsınız peki efendim dedi Orhan ertesi gün etrafı gezdi sofilerle sohbet etti ve Gavs ile bir daha beraber olduğunda tövbe aldı aynı zamanda biraz daha kalabilir miyim? dedi Gavs ona tebessüm etti olur dedi . Orhan artık bağda bahçede tarlada nerede hizmet varsa çalışmaya başladı üstü başı elbiseleri talan oldu Gavs onu ne zaman görse Orhan hedi hedi (yavaş yavaş) derdi

Böylece 3 ayı doldurdu Orhan bir gün lüks bir taksi ile Orhan’ın babası ailesi çıktı geldi (Orhan ailesine haber edip ben falan yerdeyim merak etmeyin geleceğim demiş ama bu kadar zaman geçince de merak edip gelmişler)

Oğullarını öyle görünce üzülüp “oğlum bu ne hal bizim İstanbul kapalı çarşıda kuyumcu dükkanımız var. Ne istersen alabilecek gücümüz var. Sen yorulmayasın diye biz senden bir iş bile istemezken senin bu dağ başında güneşin altında tarlada bağda ne işin var. Bak her yerin harap olmuş haydi gidelim” dedilerse de Orhan kabul etmedi. Durumu Gavsa haber ettiler onları ağırladı ikram etti. Orhan’a da çok nasihat etti aileni üzme biz onların üzülmelerini istemeyiz hedi hedi Orhan (yavaş yavaş) dedi. Her zamanki gibi baktı ki Gavs öyle istiyor peki Kurbanım dedi Orhan iki gözü iki çeşme İstanbul’a döndü.

Aradan az bir zaman geçti. Orhan tekrar geldi Gavsa yalvardı. “Kurban sizi ve sofileri gördüm ya artık ben orada yapamıyorum yemekler zehir evler zindan insanlar ejderha gibi her şey üstüme üstüme geliyor sizi de çok özlüyorum sizi görmediğim her gün cehennemden bir gün oluyor ben burada biraz nefesleneyim yine giderim olmaz mı?” dedi.

O söyledi biz ağladık . Gavs “Olur” dedi ve ekledi….. “hedi hedi Orhan”

Orhan’ın babası tekrar geldi tekrar gitti Orhan sonra bir haber aldık ki hastalanmış muhabbet ve özleminden yemeden içmeden kesilmiş yatağa düşmüş babası getirdi bu sefer sedye ile Orhan bir haftada ayağa kalktı harmana gidip gelmeye başladı. Fakat tekrar İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Bu süreçte ailesi gördü ve anladı ki Gavs ta bir insandır, bir babadır, bir büyüktür onlara hep şefkat, merhamet ve iyilikte bulundu onlar da Gavs’ı sevdiler ve muhip oldular.

Bir zaman sonra duyduk ki Orhan vereme yakalanmış ve vefat etmiş Gavsımız çok üzüldü ve kuyumcu Orhan’ı hep yâd ettik (hatırladık-hatırlıyoruz)

Orhan Hedi Hedi

Engin’den

13 Yorum

Yorum Yapın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.